İstanbul’un ücra bir mahallesinde yaşayan 8 yaşındaki Meryem, son dönemde yaşanan trajik olaylarla tüm ülkenin yüreğini burkuyor. Sadece bir yıl içinde 25 kilodan sadece 10 kiloya düşen küçük kız, açlıkla mücadele eden birçok çocuk gibi hayat mücadelesini tüm zorluklara rağmen sürdürüyor. Yaşıtları oyun oynarken, Meryem ise beslenme yetersizliği nedeniyle sağlık sorunları ile boğuşuyor. Onun dramı, Türkiye’nin bazı bölgelerinde yaşanan açlık sorununu gözler önüne seriyor ve toplumsal bir bilinç oluşturmayı amaçlıyor.
Meryem, ailesinin maddi zorluklar içinde yaşadığı bir evde büyüyor. Annesi, günlerini iş arayarak; babası ise geçici işler yaparak geçiriyor. Aile, borç içinde yüzüyor ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi güçlük çekiyor. Meryem, aşırı zayıflaması nedeniyle okula gidemiyor ve arkadaşlarıyla bir araya gelemiyor. Kız çocuğu, bu sıralarda neşeli bir çocuk olmasına rağmen giydiği yırtık elbiseler ve çıkık kemikleriyle toplumun dikkatini çekiyor. Aile bireyleri her ne kadar durumun farkında olsa da, Meryem’in tedavi edilmesi için gerekli maddi imkânlardan mahrumiyeti onları çaresiz bırakıyor.
Bazı sivil toplum kuruluşları, Meryem gibi ihtiyaç sahiplerine yardım etmek üzere harekete geçti. Hafta sonları, gönüllü ekipler mahalledeki ailelere gıda yardımlarında bulunuyor. Ancak bu yardımlar Meryem’in yaşadığı dehşet verici durumu ortadan kaldırmaktan uzak. Onun yanında hayatta kalmaya çalışan birçok çocuk daha var ve bu çocuklar da aynı kaderi paylaşıyor. Meryem’in durumu dikkat çekince, mahalle sakinleri bir dayanışma gösterisi düzenlemeye karar verdi. Meryem için yardım kriterlerini belirleyen bir komite kuruldu ve bu komitenin ilk hedefi, Meryem’in sağlık problemlerine çözüm bulmaktı. Zaman zaman yapılan toplantılarda aileden düzenli bilgi alınarak Meryem’in tedavi aşaması takip ediliyor.
Meryem’in dramı, açlık ve yoksulluk gibi kavramların yanı sıra, toplumsal dayanışmanın ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Toplumun her kesiminden gelen destekler, yalnızca Meryem için değil, benzer durumda olan çocuklar için de yeni bir umut ışığı oluyor. Dolayısıyla, Meryem’in yaşamı ve mücadelesi, biraz olsun çocukların geleceği için sesimizi yükseltmemizi sağlıyor. Ülkemizde açlık ve yoksullukla mücadelede birlik olmanın ve dayanışmanın önemi her geçen gün daha da belirginleşiyor.
Herkes Meryem gibi çocukların yaşadığı zorluğu anlamalı ve buna bir çözüm bulma yolunda çaba göstermelidir. Eğitim, sağlık ve gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanması için yalnızca nehrin kıyısında yaşayan insanların değil, tüm toplumun bir araya gelmesi şart. Meryem’in hikayesi, milyonlarca çocuğun ebedi bir mücadele verdiklerini hatırlatıyor ve onlara ses olmayı bir toplumsal sorumluluk olarak görüyor.
Sonuç olarak, Küçük Meryem’in hikayesi, Türkiye’de açlık ve yoksulluk konularının ciddiyetini gözler önüne seriyor. Onun durumunun artan bir şekilde gündeme gelmesi, daha fazla insanın bu sorunlara dikkat etmesine ve yardım etmesine zemin hazırlıyor. Meryem’in durumu, yalnızca bugün değil, yarın da konuşulmaya devam edecek ve umarız ki bu çağrı, sorunun çözümü için bir motivasyon kaynağı olur. Şimdi, sesimizi yükseltme ve açlıkla mücadele eden çocuklar için harekete geçme zamanı!